Vücuda Hürriyetin Gelişi!..


Bizim,

 

şu insan evlâdının bağrına

 

ektiğimiz tevhît tohumları,

 

onu,

 

başka bir âleme getirecek!..

 

 

 

Vücuda Hürriyetin Gelişi...

 

Muhterem İhvânım Hüseyin Efendi,

Mevlâ-yı Zülcelâl, siz kardeşlerimi enfüsî ve âfâkî nefsânî âfetlerden ve bütün kötülüklerden korusun. İnşaAllah kemâl-i âfiyet üzeresinizdir.

İnsan vücudunda kemâl-i âfiyet tevhîd ile tahakkuk eder. Vicdânı, ruhu; nefsine, öfke ve hiddetine esir olanlar, ilâhî hürriyetin havasını teneffüs edemezler.

“Kuruldu cumhuriyet

Oturdu tahtına millet

Vücuda geldi hürriyet

YaÅŸasın Pîr melâmiyyûn”

Vücuda hürriyet tevhîd ile gelir. Ruhumuz, vicdânımız; nefsin, ÅŸeytaniyetin,  ÅŸehvetî arzuların esaretinden kurtulup, “men aref” sırrına mazhar olduÄŸu zaman, ilâhî tecellî zuhûr eder. Bu aÅŸkı, zevki tatmayan ne bilsin! Ana da ihsân eylesin Mevlâ.

Düşün bir kere!.. Öfkenin, gazâbın, hiddetin, gurur ve kibirin duvarları arasında yıllarca mahkûm olmuş, hakîkat güneşini görememiş, bu kalın duvarlar arasında hayâl, evhâm, çeşitli kuruntular içerisinde birçok arzu ve istekler... Cennetler ve huriler, çeşitli nimetler...

Ä°slâh edilemeyen vücudun dünyada kavuÅŸamadığı, “Bir gün bunları ne olsa Allah’tan alacağım!” diye kendisine çeÅŸitli kuruntular veren ve bu durumda olanların mahkûmiyet duvarını delmeye çalışmak, hakîkat güneÅŸinin nûru ile küçük bir delikten orasını aydınlatmak isteÄŸimiz, elbette ki iyi niyetimizin semeresidir.

Bu iyi niyetimizden dolayı sopa yedik, taÅŸ yedik, bitmez tükenmez lâf yedik. Kerbelâ’da boynumuzu verdik. Seyyid Nesimî’de derimizi yüzdürdük. Muhiddîn, Bedreddîn’de daraÄŸacına çıktık. Mahpushanede Ä°mam-ı Azam’ın üzerine vurulan sopaları biz yedik.

“Son iki senem olmasaydı helâk olacaktım.” diyen zât-ı muhterem Cafer-i Sâdık’a biat ettikten sonra baÅŸka bir âlemin insanı oldu. Ne bilsin O’nu günlük insan, mideden beslenen, nazarında ferâset olmayan, nefsinin esiri olan?

Ah Koca Ä°mam!

Işık vermek istedin de, hayat-ı ebediyeyi tattırmak istedin de işte başımıza bu âfetler onun için geldi.

“Her belâ geldikçe hamd ederim ol Süphân’a ben”

Çok iyi niyetinin, merhametinin neticesi vuslatını madden ve mânen gizledin. Senin hâl ilmine tutulanlar, aynı hâli yaşadılar, aynı acıyı tattılar. Nârda nûra, kahırda lütfa uğradılar.

“İç ol zehri ki sonunda bal olsun

Sonunda zehr olan balı ne’dersin?..”

Ruhları şâd olsun, himmetleri üzerimizden eksik olmasın. Kemâlimize vesile olacak bu hâllerini daima rahmetle anacağız.

“EÅŸeddül belâ, alel enbiya, sümmel evliya, sümmel mü’minûn” Mânâ ma’lûm. Allah’ın Resûlü: “Nâsın anlayacağı ÅŸekilde konuÅŸun.” Hidâyet Allah’tandır. Kuzuya ot gerektir, ona da...

Sûret ve şekiller bizleri aldatmayacaktır.

“Sûrette nem var benim

İçerû gel câna bak!”

İhvânımız ârifane hareket edecek, hareketleri, sözü sohbeti kontrollü olacaktır.

Efendi Hz.’leri:

“Köstebektir Hak cemâlin görmeyen ehl-i hicap

Duysa güneÅŸten teessür, kendini yere daldırır.”

Ehl-i tevhîd, bu hâlde olanlara hâllerine göre, gıda ve besinlerine göre hareket etmelidir.

Þu azgın, bağından çözülürse neleri yapmaz ki... Ä°stanbul’da âlimin birisine sohbet ettim.

-Ah Sabri, dedi, sana inanabilsem İstanbul bana dümdüz olur. Korkmasaydım cehennemden beni kim tutabilirdi?..

Ä°ÅŸte ben onun ilmine, sarığına, cübbesine aldanmıştım. Korku müslümanlarına aÅŸk ile zevk ile ibadeti tattıramazsın. Fîsebîlillâh garazsız, maksatsız ibadet edebilmek, dünya ukbâ, ulâ ve uhranın ötesinde secde edebilmek... Lütf-u Hüda’dır bu!

 “Kime ref-i hicap oldu

Gözü mahbubunu gördü

Ana sor mahbubun vasfın

Ki sorma gözü âmadan”

“Hakîkat ilmi darı deÄŸildir

Cami avlusuna saçamam hocam!”

Peygamber Efendimiz (a.s.v.) evlâtlığı Zeyd’e:

- Ya Zeyd, sırrımızı ifşâ etme, taÅŸ attırma. Nâdan anlamaz seni. Onların yanında onlar gibi ol. Ört, onların hâline acı. Siz tecellînin mazharısınız.”

Ve yine:

- Ya Selman, halk arasında niÅŸansız olun. Sizin yükünüzü daÄŸlar, taÅŸlar çekemez. Ehl-i nefsin kaldırması mümkün mü?”

Bu hâle kimler tutulmadı ki... Mevlâm ezel ebed yardımcımız olsun.

Hüseyin Efendi,

Yukarıda belirttiÄŸim gibi hareketlerimiz kontrollü, güzel ahlâk sahibi, mütevazı, alçakgönüllü, imhâ deÄŸil, ihyâ eden, insanlar için daima iyilik ve hayır iÅŸleyen, elinden, dilinden, azalarından kimseye zarar gelmeyen, Allah için söyleyen, Allah için susan, Allah için seven olmak baÅŸlıca arzu, temenni ve emelimizdir. Allah bu yolda bizlere kolaylık, baÅŸarılar ihsân eylesin. Lâyık kul olmamıza yardımcı olsun. Bizi  bize bırakmasın inÅŸaAllah!

Hüseyin Efendi,

Allah için buğz edebilmek çok yüksek bir makamdır. Bunu başarabilmek kolay değildir. Nefsin küçük bir payı olursa, bizim için âfet, felâket olur. Küçük ihmâllerin meydana getirdiği büyük zararlar, bize ders olmalıdır. Daima şuhût, tefekkür üzere bulmanın, bilmenin, olmanın zevki, aşkı, iştiyakı içerisinde zevkiyap olmalıyız.

Tren hedefine raylar üzerinde ulaÅŸabilir. Bu raylar da biri Þeriat-ı Muhammediye, biri de Hakîkat-ı Muhammediye’dir. MürÅŸidin telkîni üzerine hareket edeceÄŸiz inÅŸaAllah! Çokları bu rayın dışına çıkarlar, hedeflerini kaybederler. Mevlâm bütün ihvânımızı korusun ve muhafaza eylesin.

Pîr Seyyid’in kutsi emâneti üzerimizde. O’na hizmet ÅŸerefi bizlere kadar nüzûl etti. Güzel ahlâkımızla, emrolunduÄŸumuz gibi doÄŸru, Kur’an-ı Kerîm’in ışığı altında hizmeti kendimize gaye edineceÄŸiz. Çok şükür ihvânımız iyidirler.

Vazifenizde baÅŸarılar diler, gerçek mânâda öğretmen olmanızı Allah’tan dua ve niyaz ederim.

 

16. 01. 1983





Bu Sayfanýn Geldiði Adres
Tasavvuf DerneÄŸi
http://www.tasavvufdernegi.com

Bu Sayfanýn Adresi:
http://www.tasavvufdernegi.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=33