TD Menü
 Anasayfa
 Sohbet Videoları
 Sesli Sohbetler
 Sohbetler
 Sesli
 ilahiler
 Mektuplar
 Hatıralar
 Öz Geçmişler
 İletişim
 
 
Özlü Söz:Bizim asıl meselemiz, enfüsümüzde tevhid edebilmektir.
 
ZİKİRSİZ OLMAZ!

Hâlde tevhid edenleriz

Ahkâm ile gidenleriz

Hak- bâtılı seçenleriz

Allah diyen dil var bizde

 

 

 

ZİKİRSİZ OLMAZ!

 

 Muhterem Dostlar!

 Zikirsiz hiçbir şey olmaz. İç temizlik zikirle olur. Aşk, sevgi, muhabbet zikirle tecellî eder. Ruhun abdes- tini zikir verir. Kur'an-ı Kerîm’de birçok zikir âyeti vardır. Zikir kelimesi türevleriyle üçyüze yakın kullanılmıştır.

“Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin.”[1]

“Zikri ehlinden talim ediniz (öğreniniz).”[2]

Cenâb-ı Hakk’ın “Ehlinden öğreniniz.” emr-i celîli, farziyete girer.

 Zikrin ehli kimdir? Cenabı-ı Hak, bir ehil olduğuna işaret ediyor. Zikrin ehli, zikrullahı Hak mürşitten alandır. Hasan Fehmi Efendi’nin buyurduğu gibi:

 “Biat-ı Hakk’ı, Muhammedten kılanlar merhaba!” Hz. Muhammed’in hakikatine, mânâsına biat edenlere merhaba diyor.

“Habîbim şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah'a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir.”[3] âyet-i celîlesi de apaçık ifade ediyor.

Anlıyoruz ki zikrin ehli, fenâfillahtan süzülmüş, zat-ı Hakk’a mazhar düşmüştür. Cenâb-ı Hak: “Fenâfil lah olanın diyeti olurum.” buyuruyor. Zikrin ehli olan zat-ı muhterem, Hakk’ı diyet edendir. Hak’kı diyet eden zat-ı muhteremden de telkin alan kıymetli Hak yolcusu, Hakk’a biat etmiş olur.

Mutlaktan telkin alan dervişanımız, zikrullah ile iç temizlik yapacak. Zikrin aşkına, zevkine, saikasına tutulan kişi; şirk fiilinden fiilullaha, şirk sıfatından sıfatullah- a, şirk vücudundan da vücudullaha mazhar düşer.

Ehli olan zat-ı muhterem, telkini Hak’tan alıp verir. Kelam-ı Hak’la sohbet eder.

Velâyet itibariyle Hak’ta ifna olup zatından zatına mazhar düşen bu zat-ı muhteremler, seyr ü süluk eder, fenâ-yı tamda bekâya erer. Velâyet itibariyle “El vahde bilâ kesre” kesreti olmayan bir vahdette zevkiyap olurlar.

Bu, tarife girmeyen bir haldir, bir zevktir. “Hak zâhir, halk bâtın!” Bu makama mânen erişen zat-ı muhteremler, bir lisanla ifade edecek kelime bulamazlar. Akıl, idrak, bu ilâhî tecellîyi anlatmaktan acizdir. Aklın, fikrin maverası. Ulu Yaratanım bütün ihvanımıza bu hâlle hallenip zevk ile zevkiyap olmayı, bu hâlin şuuru, anlamı, idraki içinde olmayı, bu hâli fehmetmeyi ihsan ve ikram eylesin. Amin!

Burada, Hak zâhir, halk bâtın! “Sırr-ı feeynema!” Bu, makam-ı Cem’dir.

Nereye dönsen hemen Allah

O yüzden hâli yer yok bak

Bu ilâhî tecellîye mazhar olan, bu aşkı, bu zevki yaşar. Anlatmak için muhatap yok. Bu aşkını, bu zevkini daima muhafaza edecek, koruyacak. Þuhuttan, tefekkürden düşmemeye gayret gösterecek.

“Hak bâtın, halk zâhir” tafsilatına geçtiği zaman yine bu vahdet zevkini tefekkürüyle şuuruyla zevk edip mânâsını anlamaya çalışacak.

Makam-ı Cem zatın tecellîsidir. Hazretü’l-Cem de sıfatın tecellîsidir.

Zatı sıfattan, sıfatı zattan ayrı görmek, bizi şaşırtır. Tafsilâta geçip kulluk makamında her ne kadar kesrette olsak da vahdetten hiç ama hiç ayrı değiliz.

Tafsilât itibariyle kullukta kemâl bulmuş, fenâ-yı tamda bekâya ermiş. Öyle kul ki Hakk’ı diyet eden kul. Tafsilât itibariyle Hz. Muhammed’in âşık, sâdık ümmeti, dervişi.

Bu kulluk, öyle bir makam ki… Fenâfillahtan süzülmüş, zat-ı Hakk’a mazhar düşmüş, şirk-i hafiyi atmış muhterem, bu makama ulaşır. Bu zat-ı muhteremin kulluğu aşkla zevkledir. Allah rızası için karşılıksız, hiçbir şey beklemeksizin Rabbisine kulluk eder.

Çünkü ne beklesin! Vuslat-ı yârla halvettedir, haremdedir, zevk u safadadır. Uruç eder, sohbet eder, nüzûl eder kulluk eder. Cemleri cem eden Cemü’l-Cem’e varır. Hikmetlere ram olur. Kesret vahdet tevhid eder. Velâyetten vahdet zevkini, nübüvvetten kesret zevkini tevhid ederek Kavseyn zevki, şuuru ile bir âlem olur.

Kurb-i ferâizle vahdet zevkine, kurb-i nevâfille kesret zevkine eren zat-ı muhteremler, Ademiyet makamı olan Kavseyn’de kesret vahdet tevhid ederler.

O zaman “İnna atayna”[4] okurlar. “Ya Muhammed! Biz sana havz-ı kevseri verdik.” Bunun şuuruna, zevkine ermek, bu sûre-yi celîleyi sonuna kadar okuyup zevk etmek Allah ihvanımıza ihsan ve ikram eylesin.

Sevgili Hak yolcusu!

Hâlde tevhid etmek, Hakk’ın nuruyla nazar etmek, kesret vahdet bir görmek, haliyle hallenip zevkiyle zevkiyap olmak Allah ihsan eylesin. Hâlde tevhid edenler, ederler hep teşehhüt. Derviş, uruç edip vuslatın, sohbetin zevkini almalı; nüzul edip Hakk’a âşık, sâdık kul olmalı.

Meratib-i tevhidi, makâmat-ı tevhidi aşkla, zevkle yaşamak Mevla bütün ihvanımıza ikram eylesin.

Bu yüce ve ali makamlara yükselebilmek için zikr-i daimi, sadâkat ve samimiyetimiz rehberimiz olacaktır.

Aman dervişim, dikkat et!

Mürşidi Hak bil Hakk’ı seversen

Pîr yüzündendir Hak hidâyatı.

Ulu Yaratanım!

Can ü gönülden seviyorum, seviyorum, dua ve niyâz ediyorum: Dervişanıma aşk ver, sadâkat ver, zevk ver. Zat-ı Ulûhiyetine vuslat için nasıl olmamız gerekiyorsa, o hâl ile bizden tecellî et.

Et de “La havfun aleyhim”[5] sırrı tecellî etsin. Can ü gönülden seven dervişanım nâra yanmasın, gayrullaha hiç düşmesin. Fenâ-yı tamda bekâya ersin. Allah ve Resûlü’nü hâlde tevhid ederek geleceğe hiçbir şey bırakmasın.

Ulu Yaratanım, dualarımızı kabul buyursun. “Her yüzden nazarım sen” zevki şuuruyla cümlenizi Allah’a emânet ediyorum.

 

07. 07. 2002



[1] Ahzap, 33/41

[2] Nahl, 16/43, Enbiya, 21/07

[3] Fetih, 48/10

[4] Kevser, 108/1

[5] Yunus, 10/62

E-Kitaplar
Bir Ayet

20.25. Musa: Rabbim! dedi, yüreðime geniþlik ver.

[ Tâ-Hâ Sûresi:25]

Anasayfa | Kur'an-ı Kerim | Videolar | İlahiler (mp3) | İlahiler | Hatıralar | Mektuplar | Sohbetler | Öz Geçmişler | Kullanım şartları

©2002 Tasavvuf Derneği Tüm hakları saklıdır.