Geç dünyadan-ukbadan
Bunların sevdasından
Nefsinin belâsından
Dikkat et kendine gel
KENDİNE DÖNEBİLSE...
Esselâmualeyküm
Muhterem Hocaefendi,
Selâm, sevgilerimle, Ulu Mevlâ’dan kemâl-i âfiyet, aydın bir gelecek dilerim. Sağlık ve esenlik dilekleriyle gözlerinizden öper, daima iyiliğinize duacı olduğumu bildiririm.
Sayın Hoca Efendi,
Gıyabî tanışmamıza vesile olan arkadaşınız dün ziyaretimize gelmişlerdi. Sizi çok seviyor ve benim de sevmeme yardımcı oluyor. Sevgi öyle bir şey ki tarife girmez. Allah için sevmek, Allah için sevilmek ne kadar güzeldir!
Þu insanoğlu bir kere kendine dönebilmeli... “Ben kimim? Yaratan, yaşatan benden ne istiyor? Ben nasıl olmalıyım?” sorularını kendine sorabilmeli. İnsan, kendini muhasebeye, muhakemeye çekebilmeli. Beklemesin ki kabirde melek ona sorsun: Rabbin kim? Nebin kim?
“Men arefe nefsehu…” sırrına mazhar olanlar, bu soruya cevap verdiler. Allah’ın öyle kulları var ki taklitten tahkike geçtiler. İman-ı kâmille şahadet getirdiler. İşte onlar nefs-i mutmainne olanlardır (huzura ulaşanlardır).
Bu sırra, bu nimet-i uzmaya ulaşan zat-ı muhteremler, bir kâmil mürşidin terbiyesinde yetiştiler. Hak mürşidin telkiniyle dil, inkılâp etti; sövmekten, malâya- nîden kurtularak Allah’a aşk ilân eyledi. “Ey inananlar! Allah'ı çok anın.”[1] âyetiyle zikreden bir dil hâline geldi. Nefsin, şehvetin esiri olan göz de esaretten kurtulup Allah’ın nuruyla nazar etti. Vuran el, veren el hâline geldi.
Bu büyük inkılâpta insan vücudunda cehenneme açılan yollar kapandı; cennete ve cemâlullaha yollar açıldı. İşte bunlar Hak dostlar! Bunlar için korku, hüzün, elem, keder yoktur. Telkine sadâkatleri, emre itaatleri bu zat-ı muhteremleri vuslata getirmiştir.
Bu dostlar, halk arasında nişansızdırlar. Zâhiri halk ile gözükürler. Mânâları Hak’tır. Tenezzül, tevâzuda, sevgide, muhabbette yarışırlar. O hâlleri, tarife gir- mez! Sevgidir, aşktır, lezzettir. “Men lem yezük lem ya’rif”
Tatmayan ne bilsin aşkın hâlinden
Ona da ihsan eylesin Mevlâ.
Bilmek insanı kurtarmaz Hoca Efendi! Olmadıkça, hâliyle hâllenip yaşamadıkça, harem-i ismette dost ile buluşup bilişip sevişmedikçe tatmin olmak mümkün değildir. Þu insan vücudunda köklü bir değişim gerekir.
Ölmeden evvel ölmenin sırrına ermek, sırattan, mizandan geçip vuslat-ı yârla halvet eylemek, harfsiz, savtsiz (kelâmsız) sohbete girmek Mevlâ bütün ihvanımıza ve size de nasip eylesin.
Hoca Efendi,
Kur'an-ı Kerîm, mütefekkir, akl-ı selim olan zat-ı muhteremlere hitap eder. Kur'an-ı Kerîm’in muhatabı olabilme, akl-ı selim ile düşünebilme ancak Hak mürşidin emrine itaat, telkine sadâkatle mümkündür. Hülâsa, yol ihdinas sıratel müstakîm.
Nefsî mücadelede muzaffer olmak, adımını göre göre atmak, kendisini murakabe ve kontrol altına alabilmek, mürşidin telkinine sadâkatle mümkündür.
O Hak mürşit ki fenâfillâhtan süzülmüş, Hakk’ı kendisine diyet etmiş. Emri mutlaktan alır, mutlaktan verir. Mevlâ bu zat-ı muhteremin himmetini üzerimizden eksik etmesin. Amin! İnşallah buluşacağız, bilişeceğiz. Candan içre sevişmeyi de Allah nasip etsin.
Hoca Efendi,
Þu anda sizden istediğim: Görevinizi tam yapın. Halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu şuhud edin. İmamlığın gerçek mânâsını inşallah zevk edersiniz.
Sizi, aile birliğinizi ve cemaatınızı Allah’a emânet eder, ezel ve ebed hayırlı olmanıza dua ve niyâz ederim.
Sabırlı ol! Sakın ha, heyecana kapılmaya lüzum yok! Zaman her şeyi halledecek inşallah! Sâdık dostunun ayağına, Allah gönderir.
Buradan bütün ihvandan selâm ve sevgilerle sizleri Allah’a emânet ediyoruz.
23. 02. 1997
|