18.51. Ben onlarý (Ýblis ve soyunu) ne göklerin ve yerin yaratýlýþýna, ne de bizzat kendilerinin yaratýlýþýna þahit tuttum. Ben yoldan çýkaranlarý yardýmcý edinecek deðilim.
18.52. Yine o günü (düþünün ki, Allah, kâfirlere): Benim ortaklarým olduklarýný ileri sürdüðünüz þeyleri çaðýrýn! buyurur. Çaðýrmýþlardýr onlarý; fakat kendilerine cevap vermemiþlerdir. Biz onlarýn arasýna tehlikeli bir uçurum koyduk.
18.53. Suçlular ateþi görür görmez, orayý boylayacaklarýný iyice anladýlar; ondan kurtuluþ yolu da bulamadýlar.
18.54. Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayýp dökmüþüzdür. Fakat tartýþmaya en çok düþkün varlýk insandýr.
18.55. Kendilerine hidayet geldiðinde insanlarý iman etmekten ve Rablerinden maðfiret talep etmekten alýkoyan þey, sadece, öncekilerinin baþýna gelenlerin kendi baþlarýna da gelmesini, yahut azabýn göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir!
18.56. Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarýcýlar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise, hakký bâtýla dayanarak ortadan kaldýrmak için bâtýl yolla mücadele verirler. Onlar âyetlerimizi ve uyarýldýklarý þeyleri alaya almýþlardýr.
18.57. Kendisine Rabbinin âyetleri hatýrlatýlýp da ona sýrt çevirenden, kendi elleriyle yaptýðýný unutandan daha zalim kim vardýr! Biz onlarýn kalplerine, bunu anlamalarýna engel olan bir aðýrlýk, kulaklarýna da saðýrlýk verdik. Sen onlarý hidayete çaðýrsan da artýk ebediyen hidayete eremeyeceklerdir.
18.58. Senin, baðýþý bol olan Rabbin merhamet sahibidir; þayet yaptýklarý yüzünden onlarý (hemen) muaheze edecek olsaydý, onlara azabý çarçabuk verirdi. Fakat kendilerine tanýnmýþ belli bir süre vardýr ki, artýk bundan kaçýp kurtulacaklarý bir sýðýnak bulamayacaklardýr.
18.59. Ýþte þu ülkeler; zulmettikleri zaman onlarý helâk ettik. Onlarý helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiþtik.
18.60. Bir vakit Musa genç adamýna demiþti ki: ”Durup dinlenmeyeceðim; tâ iki denizin birleþtiði yere kadar varacaðým, yahut senelerce yürüyeceðim.”
18.61. Her ikisi, iki denizin birleþtiði yere varýnca balýklarýný unuttular. Balýk, denizde bir yol tutup gitmiþti.
18.62. (Buluþma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamýna: Kuþluk yemeðimizi getir bize. Hakikaten þu yolculuðumuz yüzünden baþýmýza (epeyce) sýkýntý geldi, dedi.
18.63. (Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sýðýndýðýmýz sýrada balýðý unuttum. Onu hatýrlamamý bana þeytandan baþkasý unutturmadý. O, þaþýlacak bir þekilde denizde yolunu tutup gitmiþti.
18.64. Musa: Ýþte aradýðýmýz o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.
18.65. Derken, kullarýmýzdan bir kul buldular ki, ona katýmýzdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiþ, yine ona tarafýmýzdan bir ilim öðretmiþtik.
18.66. Musa ona: Sana öðretilenden, bana, doðruyu bulmama yardým edecek bir bilgi öðretmen için sana tâbi olayým mý? dedi.
18.67. Dedi ki: Doðrusu sen benimle beraberliðe sabredemezsin.
18.68. (Ýç yüzünü) kavrayamadýðýn bir bilgiye nasýl sabredersin?
18.69. Musa: Ýnþaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksýn. Senin emrine de karþý gelmem.
18.70. (O kul:) Eðer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir þey hakkýnda bana soru sorma! dedi.
18.71. Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hýzýr) gemiyi deldi. Musa: Halkýný boðmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyaný) büyük bir iþ yaptýn! dedi.
18.72. (Hýzýr:) Ben sana, benimle beraberliðe sabredemezsin, demedim mi? dedi.
18.74. Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuða rastladýklarýnda (Hýzýr) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir caný, bir can karþýlýðý olmaksýzýn (kimseyi öldürmediði halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir þey yaptýn!
18.75. (Hýzýr:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.
49.17. Onlar Ýslâm'a girdikleri için seni minnet altýna sokuyorlar. De ki: Müslümanlýðýnýzý benim baþýma kakmayýn. Eðer doðru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiði için asýl Allah size lütufta bulunmuþtur.